
Bir haberleşme altyapısı olarak postaneler, kültürel dolaşımın sinir sistemi, gündelik kamusal buluşma noktaları ve modern devletin temsil mekânlarından birini oluşturur. Postaneler yalnızca mektuplar ya da telgrafların gönderildiği noktalar değil, farklı diller, kimlikler ve sınıfların bir aradalığını sağlayan, bürokrasinin yerele ulaştığı, kentleşmede bir eşik noktası olarak kabul edilebilirler. Tarihselliği içerisinde İzmir’in kent kültürü değerlendirilirken, postaneler ve postanelerin gündelik yaşam içerisindeki temsili, İzmir’in çok kültürlülüğünü gözlemek için de bir imkân yaratır.

Osmanlı İmparatorluğu içerisinde parçalanma eğilimlerinin görüldüğü, geniş bölgelere ayanların mahalli bir güç olarak hükmettiği, bu nedenle haberleşmenin ve merkezin gücünü taşrada gösterebilme ihtiyacının arttığı bir dönemde tahta çıkan Sultan II. Mahmud, bütün siyasetini ıslahatçılık ve merkeziyetçilik esasına göre şekillendirmiştir. Bu dönemin yenilenme çabaları ve düzenlemeleri geleneksel haberleşme ve haberleşme kurumları sisteminde dahi kendini gösterir. 1840’ta İstanbul’da kurulan ilk postane, haberleşmeye yönelik iş ve işlemlerin düzenlenmesi yoluyla ülkede dirliğin sağlanması ve halkın yeni haberleşme sisteminden istifade etmesini sağlayarak hazineye ek gelir yaratılması amacını gütmektedir. Öte yandan 1840 öncesi sadece resmi yazışmalar için kullanılan ve halka açık postanelerin olmadığı ülkede, özel ve ticari postaların iletilmesi için şahıslar, gemi kaptanları, acenteler ve çeşitli konsolosluk postaneleri kullanılmaktadır. 17. Yüzyılda büyük bir ticari faaliyet hacmine sahip önemli bir liman kenti olan İzmir’de, şehirdeki ticaretin gelişimi için uzak mesafeli iletişimin sağlanması hayatidir. İzmirli tacirlerin, ticari gemi kaptanlarına güvenerek teslim ettikleri “kaptan mektupları” üzerinden sağlanan haberleşme, 1748’te kurulan ilk düzenli posta gönderim merkezi olan Avusturya Postanesi ile kurumsallaşır. İstanbul’dan neredeyse 92 yıl önce İzmir’de açılan bir ecnebi postanesi, kapitülasyonların İzmir’de yarattığı ticari kümelenmenin bir izidir. Nitekim İzmir, 1850’li yıllarda 17 konsolosluğa ev sahipliği yapan, Osmanlı postanesinin yanı sıra Avusturya, Fransız, İngiliz, Alman, Rus, Yunan ve İtalyan postanelerinin hizmet verdiği entelektüel ve kültürel bir merkezdir. Ticareti kolaylaştıran ve besleyen bu yapılar, önce kendi mensup bulundukları devletin vatandaşlarının mektuplarının kabul ve sevkini yapan, ilerleyen zamanlarda ise diğer devletlerin vatandaşlarına ait olan mektup ve diğer materyalleri de sevkeden iletişim altyapıları olarak hizmet vermişlerdir.

Açık işlevleri haberleşme hizmeti olan postaneler, birer görsel kültür unsuru ve sosyal teması sağlayan mikro-kamusal kültür mekânlarıdır. Postalarda kullanılan pul ve mühür tasarımları gerek işlevsel gerek estetik açıdan, bir ülkenin sanat, müzik, edebiyat, dans ve spor gibi çeşitli kültürel öğelerinin, gurur kaynaklarının sergilendiği kültürel bir miras ve propaganda aracıdır. Posta pullarının kullanımının 1840’lar sonrasında İngiltere’de başladığı göz önüne alındığında, 1872’de İzmir’de açılan İngiliz Postanesinin posta pulları ve kartpostallar yoluyla İzmir’deki kent yaşamına bir görsel katman eklediği söylenebilir. İzmir postanelerinde kullanılan damga formları, etiketler ve pullar, üzerlerinde kullanılan renkler ve tipografiler çok kültürlü yaşamın birer simgesi niteliğindedir.

Her bir postanenin mektuplar ve matbuat üzerindeki işaretleri takip edilerek İzmir’deki yabancı misyonların nüfuz alanları, şehirdeki egemen ticari ilişkiler ve yaratıcı habitusa ilişkin çıkarımlar yapılması mümkündür. Örneğin 1868’de İngiliz asıllı tüccarların kurduğu Küçük Asya Buharlı Gemi Şirketi’nin (Asia Minor Co.) aynı yıl çıkardığı ve üzerinde “Asia Minor Co” yazan koyu yeşil pulları İzmir için ilk ticari markalaşma çalışmalarından biri olarak göze çarpar.

Yine bu dönemde iletişimin en gösterişli ve duygusal temsil malzemelerinden biri olan kartpostallar da, İzmir’e ve kent yaşamına ilişkin unsurları dünyaya açan, İzmir’e dair görsel hafızayı oluşturan unsurlardır.

Mekânsal kompozisyonları açısından da, postaneler İzmir’in kent merkezini oluştururlar. Kordon hattı boyunca devam eden, limana komşu ticaret yapıları aslında “postaneler hattı” olarak tanımlanabilecek dikey bir görsel aks üzerinde oluşturur. Postanelerin, özellikle Kordon–Punta–Konak hattında konumlanması, İzmir’in sahil şeridinin bir “iletişim koridoru” olarak algılanmasını da sağlamıştır. Bu koridor konsolosluk binaları, ticaret hanları, yabancı posta teşkilatları, sigorta ve navlun şirketleriyle birlikte kentin en yoğun görsel bilgi üretim alanlarından birini oluşturmuştur. Bu nedenle postaneler, yalnızca iletişim altyapısı değil, aynı zamanda 19. yüzyıl İzmir görsel kültürünün temel aktörleri olarak da değerlendirilebilir.
17. Yüzyıldan 19. Yüzyıla İzmir için postaneler sadece lojistik düğüm noktaları değil; pullar, damgalar, kartpostallar ve binalar üzerinden okunabilen çok-dilli, çok-uluslu ve çok kültürlü bir görsel rejim sunmuştur. İzmir’in kültürel imajı, bu görsel rejim üzerinden tasarlanmış ve dağıtılmıştır. Görsel iletişim tasarımı açısından bakıldığında, postaneler İzmir’in hafıza mekânları içinde “kentsel uluslararasılaşmanın erken grafik arkeolojisi”ni oluşturmaktadır. Bu nedenle, postanelerin kronolojik bütünlüğü yalnızca tarihsel bir sıralama değil, aynı zamanda İzmir’in kimliksel sürekliliğini açıklayan görsel bir anlatıdır.


Detaylı Okuma için Kaynakça
Çorapçıoğlu, Y. (2024). Smyrna’dan İzmir’e Gündelik Yaşam. İzmir Kalkınma Ajansı Kültür Yayınları.
Aydoğmuş, N. (2015). Bir görsel iletişim aracı olarak posta pulu tasarımının Dünya'daki ve Türkiye'deki tarihi gelişimi ve grafik tasarım ürünü olarak incelenmesi (Tez No. 425103) [Yüksek lisans tezi, Yaşar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü]. YÖK Ulusal Tez Merkezi.
Öztosun, O. (2015). Bilişim çağında kadınların kartpostal üzerinden kurdukları simgesel etkileşim (Tez No. 425550) [Yüksek lisans tezi, Mimar Sinan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü]. YÖK Ulusal Tez Merkezi.