İçerik geliştirmek ister misiniz?

İçerik geliştirmek ister misiniz?

1735046205-liman-kalesi

Evliyâ Çelebi’nin Kaleminden İzmir Liman Kalesi

View Count Views : 103

Evliyâ Çelebi, 17. yüzyılın kuşkusuz en büyük Osmanlı seyyahıdır. Elli yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını (Balkanlar, Anadolu, Batı Asya, Orta Doğu, Mısır) ve komşu ülkeleri gezmiş, imparatorluk kültürel zirvesinde iken gördüklerini ve yaşadıklarını Seyahatnâme adlı 10 ciltlik ünlü eserinde toplamıştır. Evliya Çelebi pek çok dilde üç asırdan fazladır ilgiyle okunmaktadır ve seyahatnâmesi gezdiği kentler ve coğrafyaların tarihi için bir hazine değerindedir.

Evliyâ Çelebi, 1671 yılında Bergama, Menemen, Foça güzergâhını izleyerek İzmir’e gelip şehri gezmiş; Urla, Karaburun, Çeşme, Sığacık, Seferihisar, Selçuk, Tire, Bayındır ve Birgi’yi ziyaret ettikten sonra, Aydın’a doğru yolculuğuna devam etmiştir. Seyahatnâme’de; İzmir ve çevresinin tarihi, coğrafî ve kültürel durumu hakkında ayrıntılı ve bir o kadar da renkli bilgiler vermiştir. 

Çelebi’nin ilk durağı, günümüzde Halkapınar adıyla bilinen yerdir. Burası o devirde içindeki tılsımlı balıklarıyla efsanelere konu olan güzel pınarı, çimenlik alanı, gölgeli, ferah havasıyla İzmirlilerin mesire alanıdır. Çelebi ‘Halkalı Bınar’a geldiği sırada burada ziyafette bulunan İzmir’in ileri gelenleri, Çelebi’yi meclise buyur etmiş; seyyahımız bu mecliste birçok eski dostuyla karşılaşmış; onlarla sohbet etmiş, eğlenip dinlenmiştir.

Çelebi‘nin İzmir merkezinde ne kadar süreyle kaldığı hakkında Seyahatnâme’de bir kayıt yoktur. Onun şehri ve şehrin görülmeye değer yerlerini hangi sırayla gezdiğine yönelik bir bilgiye de rastlayamıyoruz. Çelebi, gezip gördüğü yerlerdeki kale, cami, han, hamam, imarethane, tekke, türbe gibi yapıları gezdiği sıraya göre değil, onları türlerine göre sınıflandırarak anlatmaktadır. Burada konu etmek istediğimiz İzmir Liman Kalesi’nin onun dilinden anlatımıdır. Kale artık var olmadığı ve ayrıntılı resim ya da fotoğraf gibi belgeler de bulunmadığı için, Çelebi’nin anlatımı bu savunma yapısı hakkında önemli bilgiler verir.

Çelebi, “Bu kalenin dizdarı ve 80 adet neferi vardır. Cebehanesi gayet mükelleftir.” diyerek kaledeki kumandan ve asker sayısından söz etmektedir. Ayrıca artık mevcut olmayan bir kale kitabesinden bahseder: “Kale kapısının üstünde bir beyaz mermerde celi hat ile tarihi böyle yazılmıştır: "Elhamdü lillâhi Rabbi'l-âlemin, ve's-salâtü ve's-selâmü alâ Muhammedini'l-ma'sûmı'Tkevneyn, emmâ mü'ebbede's-sultan-ı zaman, Fâtihu es-Sultan nâm Mehemmed bin Murâd Hân min nesli âli Osman, li-sene ihdâ ve [seb'în?] ve semân mie. [871?]”

Çelebi’nin aktardığı bu kitabe liman kalesinin bizzat Fatih Sultan Mehmet yapısı olduğunu bildirir. Tarihi kayıtlar da bu bilgiyi destekler. Aslen aynı yerde bulunan daha eski bir kalenin 1402’de Timur ordusu tarafından kısmen yıkılmasından yıllar sonra 1472 yılında Venedikli amiral Pietro Mocenigo’nun gemileriyle İzmir’i denizden rahatça vurarak şehri askerleriyle talan etmesi üzerine II. Mehmet, 1479 yılılnda şehrin savunulması için kalenin yeniden inşa edilmesini emretmişti. Üç köşeli olarak planlanan yeni liman kalesi, var olan temellerin üzerine inşa edildi. Evliyâ Çelebi, bu yeni kaleyi inşa edildikten yaklaşık 190 sene sonra, 1671 yazında ziyaret etmiş ve şu cümlelerle anlatmıştır:

“Deniz kıyısında bir alçak düz yerde dört köşe bir taş yapı güzel kaledir. (—) tarihinde Fatih Sultan Mehmed yapısıdır. Çepçevre büyüklüğü 1.280 adımdır. Ancak kara tarafı 3 adım kadar gelir geniş ve derin hendektir, diğer tarafları deniz döver kale duvarıdır. Hepsi limanı korur şahane toplardır. Kıbleye nazır 2 kat demir kanatlı sağlam ve dayanıklı kapıları var. Kale içinde 1 mescidi ve 20 nefer hanesi var, ondan başka imaretten bir eser yoktur. Ancak kale kapısının iç yüzünde bir âbıhayat buz parçası kuyusu var. Acayip hikmettir ki bu kale derya içinde olup yine böyle abıhayat suyu ola, seyirliktir.”

İzmir Liman Kalesi Plan -  Wolfgang Müller-Wiener (1962)

 

İzmir Liman Kalesi aslında üç köşeli olarak planlanmış bir savunma yapısıydı ve şehrin denizden gelecek tehlikelere karşı korunması için önemliydi. Anlaşılan Çelebi’nin ziyaret ettiği dönemde denize bakan cephelerinin yanı sıra karaya doğru olan sınırında bir hendek bulunuyordu. Güneydoğu yönüne doğru bakan kale kapıları olasılıkla Hisar Cami’nin önündeki meydana doğru açılıyordu. Zaten Hisar Cami’nin ismi de orada bulunan Hisar’dan gelmekteydi.

Böylesine deniz kenarında kurulmuş olan bir kale içinde Evliyâ Çelebi’nin anlatımındaki gibi bir içme suyu kaynağı olması gerçekten şaşırtıcıdır.

Author: Emrah Dönmez

Tags

Hafıza
Liman